Uzun bir aradan sonra yeni mezun hakkında yazı yazmak istedim. Çünkü bazı farklılıkları ve bazı şeylerin neden olmadığını, olmaması gerektiğini anladım diyelim. O yüzden şimdi yazacağım yazıda yeni mezun olmuş fakat henüz iş bulamamış arkadaşlarıma gelsin. İş bulamayışınızın nedeni siz değilsiniz. Her gün gelişen ve benimsenen dünya halleri diyebiliriz. Dünya'da ki bir insan bile her gün gelişen olaylara ve sisteme ayak uydurmayı kendine alışkanlık edinmiş ve inovasyonu benimsemişse imkanı yok ki sizin ondan aşağı kalır yanınız olsun. Çünkü o insan gelişen sürece kendini adamışsa tabi ki sistem o insana adapte olur. Kısacası bu süreçte gelişen kişiye + sisteme odaklanmaktan başka çareniz yok. Aslında asıl amacım bunu lanse etmek değildi. Ben size başka bir şey anlatmak istiyorum. Kendi iş hayatına atılma sürecimde yaşadığım değişikliklerden. Uzaylı olmadan önce, uzaylı olduktan sonra.
Translate
Geçtiğimiz Ekim ayında PERYÖN 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi'nin hemen ertesi günü düzenlenen '' İnsan Kaynaklarının Güçlü Kalemleri Buluşuyor '' organizasyonuna da katılma fırsatını yakalamıştım. Organizasyon İK'da Blog Yazarı Sevgili Melis Tiftikci'nin emeği ve Bereket Döner'in sponsorluğunda Barbaros Point Otel'de gerçekleşti. Melis'e güzel daveti ve organizasyondaki ilgisinden dolayı teşekkürlerimi iletiyorum. Bu organizasyonun amacı İK Blog yazarlarını bir araya getirmek ve birlikte kalıcı bir şeylere imza atmaktı ama en önemlisi takım olabilmekti. Çünkü Türkiye'nin dört bir yanında yazan bloggerlar var ve herkesin birbiriyle aynı zaman diliminde etkileşim kurması güç oluyor. Hepimiz sosyal medya üzerinden iletişim halinde olsak bile ne yazık ki bu birbirimizi tanımaya yeterli değil.
Peryön'ün 20 Ekim 2016 'da gerçekleştirdiği 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi'nden bahsetmek istiyorum size. Yoğun bir katılım söz konusuydu. Çeşitli kurum stantları kurulmuştu ama en çok ilgiyi kahve standı ve Hürriyet İK'nın hazırlamış olduğu fotoğraf bölümü gördü. İnsan Kaynakları Bloggerlarından da güzel bir katılım vardı. Çoğu göremediğim tanışma fırsatını yakalayamadığım insanlarla çok güzel bir bağ kurmama sebep oldu. Konuşmacıların hepsinden tek tek bahsetmek yerine beğeni ile dinlediklerimi sadece isimle belirtip ama ayrı bir beğeniyle ve sabırsızlıkla merak edip dinlemeyi beklediğim konuşmacıdan biraz uzunca bahsetmek istiyorum.
1. İdil Türkmenoğlu - İnsan Kaynakları ''Gerçekten'' Neleri Yapmaktan Sorumludur?
2. Ongun Tan - Yalın Ayak İnovasyon
3. Veysel Berk - Her Problem Bir Girişimdir
4. Prof.Clutterbuck - Yetenek Yönetimi Sorun mu Çözüm mü?
5. Mehmet Kocabaş - Daha Önce Hiç Anlatmadıklarım; Çünkü Bugün Değişik Bir Gün
6. İpek Aral - Göç ile Gelen Gündem
7. Kubilay Özerkan / Yonca Tokbaş / Ediz Hun - Kalbiyle Konuşanlar
In
16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi,
DİYK16
İnsanları Buluşturmak, Dünyayı Birleştirmektir. / 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi
Bilindiği üzere Türkiye'de İnsan Yönetimi alanında kurulmuş ilk sivil toplum kuruluşu olan PERYÖN, bu yıl 20 - 21 Ekim 2016'da Haliç Kongre Merkezi'nde düzenleyeceği 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresinde sektörün profesyonellerini, uzman konuşmacıları ve önde gelen firmaları bizlerle buluşturmaya hazırlanıyor.
Bu yazı da benimde oldukça keyif aldığım ve üniversite sunumumda gerçekleştirdiğim örgütlerde zamanı yönetme becerisinden bahsetmek istiyorum. İnsan oğlunun dünyaya gözlerini açtığı andan, ölümüne kadar olan süreçte en çok yarıştığı konu ne elle tutabildiğimiz ne de gözümüzle yarattığı değişiklikler haricinde görebildiğimiz ''zaman''. Peki göremediğimiz ve ellerimizde dokunamadığımız sürekli akan bir şeyi bizim durdurmamız mümkün mü ? Tabi ki değil. Fakat yönetmemiz mümkün. Bu yazıda da zamanımızı nasıl yönetip, iş hayatımızda nasıl verimli hale getirebiliriz ondan bahsedelim.
Zaman yönetiminde en temel unsur '' karar vermek ve uygulamaya geçmek'' tir. Kısıtlanmış bir zamanın içindeyseniz eğer o işi sizin kadar iyi yapabilecek insanlarla bu durumu planlayıp süreci daha kolay ve hızlı bir biçimde atlatabilirsiniz. İş hayatına atıldığınız andan itibaren yönettiğiniz işiniz için yaptıklarınız, zamana karşı verdiğiniz savaş, ortaya koyduğunuz emek .. baktığınızda aslında hepsinin zamanı doğru yönlendirmekten ve süreci planlı geçirmekten geçtiğini anlayacaksınız. Zamanın doğru kullanılamaması durumunda para, enerji ve verimlilik gibi kayıplara da yol açabilir. Peter Drucker'in bir sözü var zaman doğru yönetilemiyorsa hiç bir şey doğru yönetiliyor sayılmaz. Yapılan bir araştırmaya göre yöneticilerin kontrolleri altında tutabildikleri zaman süresi toplam zamanlarının sadece %25'ini oluşturmaktadır. Bu oran ne kadar artarsa yöneticinin etkililiği de o kadar artacaktır. Bir örgütte sadece tek bir kişinin zamanı kendi başına yönetmesi tabi ki de etkili olmayacaktır. Kurum içerisinde bulunan her çalışanın üzerine düşen görevi iyi bilmemesi, aksatması ve zamanında yapmaması da bağlantılı çalıştığı birimleri de etkileyecektir. Zamanı kullanma şekli alışılagelmiş zamanımızdan, zamanı yönetmeyi öğrenme sürecine geçiş kolay bir süreç mi? Değil. Pratik zamanla benimsenecek bir süreç. İşinizi iyi yapabilmeyi ve ne yapıp yapmamanızı bilmenizi gerektiriyor. Zamanını yönetmeye ve iş hayatına yeni atılanlar için önerebileceğim (benimde başlangıçta ve hala daha uyguladığım) ;
Bir defteriniz olsun ve her gün önem sırasına göre yaptığınız - yapacağınız işleri not alın, ardından gün içinde gelen - gelecek günlere yayılacak işler içinde hem başlangıç hemde bitiş sayfaları açın kendinize. İşinizle alakalı telefonda konuştuğunuz kişiye ve konusuna kadar not alın. Abartma demeyin yoğun anlarınızda o konu öyle bir yerden çıkıyor ki ben ne zaman konuşmuştum ne olmuştu diye sendeleme yaşıyorsunuz. Başlangıçta bu şekilde ilerlerseniz süreci yönetmeniz takıldığınız anda toparlanmanız daha az zaman alacaktır. Son olarak neye ne kadar zaman ayırmanız gerektiğini bilin, çünkü zaman öyle bir şey ki aldığını hiç bir zaman aynı şekilde geri veremiyor. Bu hem özel hayatınız için öyle hemde iş alanında.
OHAL'de hemen birlikte güzel bir Cv hazırlayalım. Ne dersiniz?
Cv dediğimiz olay, biz iş bulmaya karar verdiğimiz dakika hali hazırda her zaman bulunması gereken bizi görüşmeden önce görücüye kısaca tanıtan evrak; tabi size göre.
Peki ya İK'ya göre?
İşte işin en can alıcı noktası bu. Cv'nin bizim için değil, aslında karşı tarafı nasıl etkileyeceği önemli olan. Kendi gözünüzden değilde karşı tarafın sizi nasıl görmek isteyeceğini düşünerek ilerleyin. Bir reklam veyahut mimarlık alanında başvuru yapacaklar için tabiki de Cv'de yaratıcılık söz konusu olmalı, hatta farklı görsel projelerle bile karşılarına çıkabilirsiniz. Peki ya diğer departmanlarda riske atmaya gerek var mı ? Beklenilen Cv türleri neler? Klasik bir Cv'de nasıl fark atarım, henüz yeni mezunum Cv'im nasıl olmalı, mesleğimin hiç bir renkli tarafı yok diyorsanız, aşağıdaki yazıyı okumaya başlayabilirsiniz.
Cv dediğimiz olay, biz iş bulmaya karar verdiğimiz dakika hali hazırda her zaman bulunması gereken bizi görüşmeden önce görücüye kısaca tanıtan evrak; tabi size göre.
Peki ya İK'ya göre?
İşte işin en can alıcı noktası bu. Cv'nin bizim için değil, aslında karşı tarafı nasıl etkileyeceği önemli olan. Kendi gözünüzden değilde karşı tarafın sizi nasıl görmek isteyeceğini düşünerek ilerleyin. Bir reklam veyahut mimarlık alanında başvuru yapacaklar için tabiki de Cv'de yaratıcılık söz konusu olmalı, hatta farklı görsel projelerle bile karşılarına çıkabilirsiniz. Peki ya diğer departmanlarda riske atmaya gerek var mı ? Beklenilen Cv türleri neler? Klasik bir Cv'de nasıl fark atarım, henüz yeni mezunum Cv'im nasıl olmalı, mesleğimin hiç bir renkli tarafı yok diyorsanız, aşağıdaki yazıyı okumaya başlayabilirsiniz.
Bir yıl önce bugün, öğrencilikten terfi ettikten sonra yaptığım ilk mülakat sonucunda kendim için ve geleceğim de planladığım hedeflerime ulaşmak adına çizmiş olduğum yolun ilk adımını attım. Yazmaya mülakatımda bana yönlendirilen ''İK blogları var bunları takip ediyor musun?'' sorusuna karşın, olumsuz geçen mülakatın çıkışında ''ben niye takip edeyim onlar beni takip etsin'' diye bir serzenişte bulunarak böyle bir atılım yaptım. ''O ne öz güven o'' dediğinizi duyar gibiyim ama serzenişi mi sakın üstünüze alınmayın çünkü o zamanlar çok sosyal medya insanı olmamın aksine gerçekten hiç birinizi bilmiyordum, mülakatında vermiş olduğu gerginlik ve kötü sonucu itibari ile böyle bir şey söylemiş bulundum, yoksa şimdi hepinizi tek tek yazılarınızı severek takip ediyorum.
Ben bu blogu ilk zamanlar ''Yeni Mezun İK Blog'' adı altında açmıştım. Çünkü o zamanlar yeni mezun olmuş ve yeni mezuna çok az fırsat tanındığını gördüğüm, şartları kaf dağına çıkaran insanlara ithafen dışarıdan bakıldığında nasıl göründüklerini, ne şekilde düşüncelerde yer ettiklerini görmelerini sağlamak adına yazmaya başlamıştım. Yararlı oldum mu bilmiyorum, bu düşünce biçiminin ördüğü duvarı tek başıma yumruklamam tabi ki de hasar bırakacaktır, yıkmaya yetmeyecektir. Ben sadece katıldığım onca mülakattan ( ki daha bitmedi bu mülakatlar), tanıdığım insanlardan ve kurumlardan asla olmamam/olmam gereken profilleri deneyim alarak kendime kazandırmaya çalıştım ve çalışmaya da devam edeceğim. Çok eleştirdim, eleştirdiğim kadar insanlar tarafından da henüz kulağıma gelmese de eleştirildiğime inanıyorum.
5 Haziran Pazar günü Point Otel Barbaros'da gerçekleşen EasyHR ve İmpress İletişim'in düzenlediği lansmana Merdiye Eker'in daveti ile katılma fırsatı yakaladım. EasyHR lansmanının benim için çok farklı bir yanı var. Katıldığım ilk blogger toplantısı, yani ilk defa sevgili bloggerlar ile tanışma fırsatı yakalamış oldum. Etkinlik sunumunu Yusuf Talus gerçekleştirdi.
İnsan Kaynaklarının tüm işe alım süreçlerinde size yardımcı olacak ve yanınızda yer alan bir yazılım.
In
1. Kurum İçi Girişimcilik ve İnovasyon Konferansı,
ASO Company
1. Kurum İçi Girişimcilik ve İnovasyon Konferansı Sonrası
Günümüzde çok eleştirilen kuşaklar arasındaki farklılığın, en önemli, belirgin özelliği girişimcilik ve inovasyona nasıl şekil verdikleri konusu. 2 Haziran'da gerçekleşen 1. Kurum İçi Girişimcilik ve İnovasyon Konferansın da kuşaklar arasındaki uçurumda ne gibi farklılıklar yer aldığını, 13 değerli konuşmacının düşünce, fikir, sunum ve şirket kültürlerini tanıtarak inovasyon yaratmada nasıl bir strateji izlediklerini dinleme fırsatı buldum. Konferans 09.00-17.30 ' a kadar sürdüğü için çok fazla ayrıntıya giremeyeceğim kısa-kısa sunumu, görselliği, ve anlatış biçimiyle hafızamda yer edinen konuşmacılardan bahsetmek istiyorum.
Aylin SATUN OLSUN |
Girişi performans değerlendirme ve performans yönetiminin tanımını yaparak arasındaki farkı ayırmaya çalışalım.
Performans değerlendirme; çalışanların belirli bir dönemdeki fiili başarı durumlarını ve geleceğe ilişkin gelişme potansiyellerini belirlemeye yönelik çalışmalardır.
Performans yönetimi; yönetici ve çalışanların karşılıklı beklentilerini birbirine aktardıkları, kişinin performansını planladıkları, yöneticinin sağladığı destekle planlara ulaşmaya çalıştıkları, yöneticinin etkili geri bildirim sağladığı ve sürecin sonunda bir değerlendirme yaptığı sistemdir.
Bu anlatacağım
kitabı biz tüm İK’cılar duymuş ve çoğumuzda okumuşuzdur. Benim bu yazıdaki
amacım, İK’ya yönelmek isteyen, İK’ya yeni adım atmış ve İK’nın tam ortasında
bulunan kesime hitap etmek duymayanlar için. İK’ya yönelmek isteyen, İK’da
karşısına ne gibi zorluklar çıkabileceğini ve ne tür başarılar elde
edebileceğini görüp bu meslek hakkında kafasında az çok bir model
oluşturabilecektir. İK’ya yeni adım atanda meslek hayatında neler yaşayacağını,
adımlarında ilerlerken duyduğu terimleri meslek hayatında ne gibi yerlerde
nasıl karşısına çıkabileceğini kavraması daha kolay olacaktır.
İK’nın tam ortasında olan kişilerde okurlarken büyük olasılıkla kendilerini ve
iş hayatını bu kitapta bulacaklardır. Ben okurken çok keyif aldım. İki senede
iki kere okudum normalde bir kere okuduğum kitabı pek fazla okuma taraftarı
olmuyorum.
Kitabımızın başkahramanı
Ezgi. İş hayatına yeni adım atan bir İK’cı. Bazı zorluklarla karşılaşıyor,
üstesinden gelip gelmediğini tabi ki de söylemeyeceğim. Okuyun siz öğrenin,
bazı yerlerde ben bile Ezgi olduğumu hissettim. Her kitabın okuma zamanı
olduğuna inanıyorum demiş miydim size? bu kitabı ikinci kez okurken sonuna
yaklaştığımda bende yeni işe başlamıştım, 1 Şubattı, Ezgi de 1 Şubatta işe
başlamıştı. Saçma gelebilir ama hoşuma gitmişti, kitabı çok benimsemişim.
In
1. Kurum İçi Girişimcilik ve İnovasyon Konferansı,
ASO Company
1. Kurum İçi Girişimcilik ve İnovasyon Konferansı
Bugün bir tanıtım yazısı ile sizlerleyim. 1. Kurum İçi Girişimcilik ve İnovasyon Konferansından sizlere söz etmek istiyorum. 1. KİGİK adından da anlaşıldığı üzere Girişimcilik ve İnovasyon adına düzenlenecek olan bir organizasyon. Bu etkinlik 2 Haziran 2016 Perşembe günü ASO Company, Atölye İstanbul ve Time Public Relations sponsorluğunda, Tarihi Bira Fabrikası Atölye İstanbul'da, 12 profesyonel konuşmacının yer alacağı mükemmel bir ekip ile gerçekleşecek.
Organizasyona benimde aklımda her daim olan ''Girişimci ruhunu nasıl barındırabilirim? '' sorusuna cevap bulma amacı ile katılım göstereceğim. Çünkü hepimizin geleceğine dair planladığı ve yapmak istediği hayata geçirmek adına ''Girişimcilik'' düşünceleri var. Bunun için gerekli materyaller olan finans, psikolojik ve sosyal riskler büyük rol oynamakta. Bir diğer konu olan ''İnovasyon'' bulunduğumuz zamanın 22. yy. iş hayatının olmazsa olmazlarından ve girişimciliği hayata geçirdikten sonra devamlılığının gelmesini sağlayan önemli konulardan biri. Sizinde düşüncelerinizde ve geleceğinizde plandığınız bir girişimcilik adımı varsa bu konferansa katılmalısınız.
Şimdi de biraz Sakarya Üniversitesinin Kariyer Günlerinin 2. gününden bahsedelim. Bugün Mıtsubıshı Elektric ve Ford Otosan'ın sunumu bizimleydi. İlk olarak;
Savaş Bey ''MITSUBISHI ELEKTRIC'' hakkında kısa bir tanımlamada bulundu. Kuruluşun benimsemiş olduğu felsefenin ''daha iyisi için değişim'' yani İnovasyon'a açık olduklarını belirtti. Çevre duyarlılığına ve enerji tasarrufuna önem verdiklerini, ''Çevresel Vizyon 2021'' adlı başlığı ile dile getirdi.
Çevresel Vizyon 2021 Mitsubishi Elektric Grup'un uzun dönemli çevresel yönetim vizyonudur. Gözümüz 100. yıl dönümümüzü simgeleyen 2021 yılının üzerinde, ileri teknolojilerimizin menzilini ve dünya genelinde çalışanlarımızın CO2 salımını düşürme, geri dönüşümü teşvik etme, israfı azaltma ve biyo-çeşitliliğe saygı duyma gibi hususlara bağlılıklarını yükseltiyoruz.Ardından Logolarında yer alan üç elmasın anlamından bahsetti.
Kariyer günlerinin açılışı ile başlamayacağım. İlk biraz Sakarya Üniversitesinin benim için yerinin ayrı olduğunu ve her ne kadar mezunu olamasam da kendimi gerçekten oranın bir parçası gibi hissettiğimi belirtmek istiyorum. O yüzden içimde apayrı bir heyecan ile yollara düştüm. Bu fırsatı değerlendirmeliyim dedim. İyi ki de koyulmuşum yollara. Hem bizim GençLogger adlı platformun altında buluştuğumuz arkadaşlarım ile yüz yüze ilk defa gelip, birbirimizi daha yakından tanıma ve analiz etme fırsatı bulduk. Hemde benim Bursa'dan da arkadaşım olan Esin BUDAKLI ile uzun zamandır planladığımız Sakarya turumuzu gerçekleştirmiş olduk. Gelecek planlarım arasında olan bir hayalimi daha gerçekleştirmiş oldum. Bundan sonra bir ayağımda Sakarya'da yani şu ki İK alanında iş arayışıma bir şehir daha kattım.
Kariyer günlerine gelecek olursak;
Okulun öğrencilerinden oluşan ''İKK'' yani ''İnsan Kaynakları Kariyer Kulübü''nün hazırlamış olduğu Kariyer Günlerini büyük bir keyif ile izleme fırsatını yakaladım. Bu arada kulüpte bulunan ve bu organizasyonda görev alan öğrenciler, hocalar ve çeşitli kurumlardan gelen eğitmenleri canı gönülden tebrik ediyorum, 20. yıla yakışır şekilde bir Kariyer Günleri bahşettiniz bizlere. Toplamda üç gün sürdü fakat ben iki gününe Blogger arkadaşım Gökhan KOCABIYIK ile birlikte katılım gösterebildik. Gönül isterdi ki daha fazla kalayım daha çok zaman geçirme tanıma fırsatı bulayım. Kariyer Günlerinin ilk gününe start verecek olursak yazımızda, ilk konuğumuz;
Motive olmanın en net cümlesi ''asla vazgeçme'' bana göre. İnsanız ve yaşamımız boyunca bir çok mücadele vermek zorundayız. Bu zorlu mücadeleler sırasında hepimiz çöküşler yaşamaktayız. Bazı anlar toparlanmakta güçlük çekip pes etme yoluna gireriz.Ne istediğimizi bilmek, kimin etkisi veya yaşamı gerçek anlamda yaşanabilir kılan etmenlerin neler olduğunu fark etmek bizim elimizdedir. Size yön veren düşüncelerin, zorlukların ve tükenmişliğe iten olguların yoluna girmeden en hafif hasarla sıyrılabilirsiniz. Tek yapmanız gereken en kötü anda dahi pozitif düşünebilmek. '' Evet ben bunun üstesinden gelebilirim'' diyerek kendinizi bilinç altınıza gerekli sinyali göndermiş olursunuz. Verdiğiniz komutu algılayan bilinç altı, yaşadığınız sorunlu bölgeyi bulup oranın çözüm üretmesi gerektiğini kabullenir ve beyin gücünüz yaşadığınız soruna daha ılımlı ve çözüm getirebilecek bulgular sergiler. Buda aklın bir oyunu. Hayatınızı siz şekillendirir, siz yön verirsiniz.
Bugünün anlam ve önemi, bizim milletimiz ve dünyanın bir çok yerinde amacından çıkmış derecede anımsanmakta; eminim bugünün neden ''Dünya Emekçi Kadınlar Günü'' olduğunu bilmeyen çoğu kişi var. Çünkü bugünün ismini bile artık sadece ''Kadınlar Günü'' olarak lanse etmekte ve bugüne özel kutlamalar, partiler ve bir çok mağazada indirim rüzgarlarına kapılmaktayız.
- Peki bugünün anlamı ne?
- Bugün kutlamaya değer bir gün mü, yoksa yaşanılanların unutulmaması gereken bir gün mü ?
- Hangimiz bu günü layık olduğu şekilde anıyoruz?
Ben de bilmiyordum bugünün anlamının ne olduğunu üç yıl öncesine kadar. O zamandan beri kutlamıyor, hiç bir kutlamayı da almıyorum, kutlayanlara da neyi kutluyorsun bugün diyorum!
Bundan 159 yıl önce yani 8 Mart 1857'de New York'ta bir dokuma fabrikasında çalışan 40.000 kadın işçi, 16 saatlik iş gününün 10 saate indirilmesi ve ücretlerde artışın yapılması için greve başlarlar. Grevi durdurmak isteyen polis eylemcilere saldırır ve fabrika yönetiminin de desteğiyle kadın işçiler fabrikaya kilitlenir. O esnada fabrikada bir yangın çıkar, fabrikanın önünde ki bariyerler yüzünden kadın işçilerimiz kaçamaz ve 129 kadın işçimiz yanarak can verir. Ardından 1910 yılında Danimarka'nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı'nda Clara Zetkin'in önerisiyle ''8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'' olarak anılmaya başlandı.
Her şeyin bir zamanı
olduğuna gerçekten inanmaktayım. Ve bu iş bulma sürecinin gerçekten insanın
sosyal çevresinin geniş olmasıyla daha kolay olduğunu bizzat kendi gözlerimle
gördüm. Bugünde yaşadığım olayı size anlatacağım, işe başladım…
Hiç beklemediğim bir
anda telefonum çaldı. Yirmiüç senedir çocukluk arkadaşım olan Esin aradı. Kendisi Halkla İlişkiler mezunu, Gazeteci aynı zamanda, işten ayrılacağını ve benimde hala
iş arayıp aramadığımı sordu. Aradığımı öğrenince, ‘’ ben işten ayrılıyorum
senin gibi birine ihtiyacımız var, eğer sende düşünürsen Başkan ile görüşme
ayarlayacağım’’ dedi. Ben sevinçten inanın nerede ne iş yapacağımı anlamayı
geçtim, o an ne konuştuysak sevinmemi bitirince hepsini unuttum. Pazartesi oldu
ve ben derneğe gittim. Başkanla görüşmeden önce Esin’in yaptığı işleri inceleme
ve yapabilir/yapamama durumumu kendi içimde tartmak oldu. İşin benim açımdan
hiçbir sıkıntısı çıkmadı. Başkan ile görüştüm, görüşmemiz çok detaylı değildi
üsten kişisel bilgiler, iş hakkında bilgi verildi, Esin’inde ben referansıyım
demesiyle, Esinle altı günlük oryantasyon ile işe başlamış bulundum. Kendi
mesleğimi yapmıyorum, ama inanın üniversitede okumak istediğim bölümün işlerini
yürüteceğim. Tabi bu İnsan Kaynaklarından vazgeçtiğim anlamına gelmiyor. Sadece
bir basamak, iş yaşantısında tecrübe edinmek, insanları tanımak, insan
ilişkilerinde kendimi geliştirmek, sorumluluk almak ve kişisel gelişimimi de
elimden geldiğince bulunduğum konumdan daha üst seviyeye çıkarmak, bunun içinde
buranın doğru adres olduğuna inanıyorum.
Bu kitabı gerçekten kendime yeni bir benin
lazım olduğu bir dönemde aldım. Çünkü hayatımda bazı değişiklikler yapmam
gerektiğini ve hayatta bana nelerin bir şeyler kazandırıp, kaybettirdiğini
ayırt etmem gerekiyordu. Tabi ki de bunu bir kitaba bağlı kalarak yapmadım.
Kitap sadece bir yol gösterici gibi, birazda cesaretlendirici bir kaynak
gibiydi.
Kitap bir kişisel gelişim kitabı değil,
belki bana bir faydası olmayacak başka kitaplar öner diyebilirsiniz. Benim
amacım durağan bir kişisel gelişim kitabı önermekten ve düz anlatımdan ziyade,
o konuyu hikayeleştirilerek anlatılmasından yanayım, daha akılda kalıcı, hayal
gücünü uçsuz bucaksız bir dünyaya açtığını ve tadına doyum olmadığını
düşünmekteyim. Kitap romanlaştırılmış dilde insanın hayatta var olmasıyla,
hayalleriyle, hayatına aldığı kişilerle, yapmak istedikleriyle ve yapmaması
gerektiği şeylerin, onu nasıl mutlu ve mutsuz edebileceğini güzel bir dilde
bana göre sıkmadan anlatmış.
Özellikle yaptığınız meslekten dolayı
mutsuzsanız, hayalinizdeki asıl yapmak istediğiniz iş farklıysa ve siz cesaret
edemiyorsanız bu kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
İş-kur’un kendi
binasında yapmış olduğu bir görüşmeden bahsedeceğim size. İlk defa katıldım. Telefona
mesaj geldi şu saatte İş-kur binasında şu firma (eşarp firması) görüşme
yapacaktır diye. Arkadaşımla birlikte gittik, zamanında ordaydık. Küçük bir
odaya aldılar bizi ve firmanın gelmesini bekledik yarım saat kadar. Firma geldi
ve temsil eden kişi hiç bir açıklamada bulunmadan bize formlar dağıtıldı.
Formun içeriği fazla derin değildi, üstten genel bilgiler istenmişti.
Doldururken İş-kur’u temsil eden bayan ile firmayı temsil eden bayan arasında
konuşmalar geçti. Bizde o sırada duyuyoruz tabi bir 30 kişi kadar varız.
-İ.T. :
Kriterleriniz var mı?
-F.T.: Tabi ki
benim için kapalı olması öncelikli. (bayanda tesettürlü)
Bazı sağlık sorunları nedeniyle ara verdiğim mülakatlara tam
hız devam etmekteyim. Bugün MarıGold Otelin Sıpa resepsiyon bölümü için
görüşmeye gittim. Kafamda ön yargılarla gitmedim bu sefer iyi düşünelim, iyi
olsun dedim. Önüme çıkacak engellerinde farkındaydım aslında ama mülakatın bir
tecrübesi olacağını düşündüm. Görüşme için gün içinde aranıp çağrıldım,
dolayısı ile fazla bir araştırma yapamadım, CV’mi çıkartma gibi unsurlarla
ilgilenemedim. İK okumuşsun Cv’siz iş görüşmesine gidiyorsun diyerek de
azarlamayı ihmal etmedim kendimi merak etmeyin. Otele geldiğimde ilk olarak
verdikleri formu doldurdum. Form doldurmakta çok başarısızım ellerim çok
titriyor heyecandan ve yazacağım tonla şeyi unutabiliyorum. Zangır zangır
doldurdum formu ardından Burcu Hanım (Personel Müdürü) görüşmeye aldı. Cv’mi
inceledi ilk öncelikle, oda iki yıllık (Kocaeli Hereke Myo) İK mezunuymuş.
Üniversite stajımı yaptığım yerde çalışmış bir dönem oda. Çok ortak yönümüz
çıktı, bu onun çok hoşuna gitti. Mülakat normal bir mülakat olmaktan çıktı
sohbet tadında çok keyifli bir hal aldı. Tabi bu benim heyecanımın yatışmasına
neden olmayıp karşımdaki insana daha çok bir şeyleri ıspatlama ve yapmak
istediklerimden bahsederken heyecanlanmama neden oldu. Mesleğimin çok güzel
olduğu söyleyerek bence İK alanında devam etmelisin, başka mesleklere yönelmeni
istemem dedi. Bende tabiî ki her zaman ki konuşmamı yaptım. ‘’ Kendi mesleğime yönelebilmem için bazı
eksik yönlerimi doldurmam lazım, bu sırada da mecbur çalışmam lazım’’ dedim. O da
ya yöneldiğin mesleği seversen ve bir daha İK’ya dönemezsen dedi. Bende öyle
bir şeyin mümkün olmayacağını ve İK’ ya bir bağlılık hissettiğimi ve kendimi o
alanda bulduğumu ifade ettim. Ardından resepsiyon aşamasına döndük, olacak gibi
konuştu yani cümlelerinden öyle anladım. Ardından beni benden alan her
defasında yerden yere vuran, bu görüşmeye gelirken ön yargılı gelmediğim, artık
günümüzün olmazsa olmaz sorularından biri bütün görüşmenin olumluluğunu aldı
götürdü.